İSMİNDE "R" HARFİ OLAN MİNİĞİM

 İSMİNDE "R" HARFİ OLAN MİNİĞİM


    Memurluk sınavından yüksek bir puan almış ve atamayı beklemeye koyulmuştum. Takvimin yayımlanması, mülakatın yapılması, mülakat sonuçlarının açıklanması, tercihlerin yapılması derken bu bekleyişin yaklaşık bir yıl süreceğini biliyordum. Bu yüzden boş vaktimi hiçbir iş yapmadan geçirmemek için "ücretli" öğretmenliğe başvurmuştum...

    Türkçe öğretmeni olmama rağmen ilçe milli eğitimdeki büyüklerimiz beni sınıf öğretmenliğine "layık" gördüler. Hiç itiraz etmeden "Ne iş olsa yaparım!" diyerek sıradan bir Türk vatandaşı gibi ahlaki erdemlere takılmadan bu görevi kabul ettim. 

    Çalışacağım okula gittiğim ilk gün okulun önündeki velilerin protestoları ile karşılaştım. Başka bir okulun tam gün eğitime geçmesi sonucu, o okulda fazlalık olan öğretmenlerin benim çalıştığım okula gelmesi, daha sonra tam gün eğitime geçilmesi kararından vazgeçilince bu öğretmenlerin geri dönmesi, birinci sınıflara bir haftalığına okuldaki öğretmenlerin dönüşümlü olarak ders vermesi, benden önce gelen ücretlilerin kısa süre çalışıp ayrılması( gönderilmesi), emekli öğretmenlerin ücretli olarak işe alınmaya çalışılması velileri oldukça kızdırmıştı... Neyse ki ben ve benim dışımda alınan üç genç "ücretli" öğretmen ile sorun çözülmüştü.

    Bu okulda öğretmenliğim yaklaşık yedi ay sürdü. Yedi ayın sonunda bir mart günü daha fazla dayanamayarak istifa ettim. Beni istifaya zorlayan en büyük sebep ise onlarca velinin bitmek tükenmek bilmeyen istekleri, kibirleri ve cehaleti oldu. ( Ve kendime itiraf edemediğim tecrübesizliğim)

    İstifayı kafaya koyduğum haftanın cuma günü İstiklal Marşı için bahçede müdürü beklerken çocukları sıraya dizmiş ve en arkaya geçmiştim. Yan sınıftaki öğrenciler de aynı şekilde dizilmişlerdi.  Onların "üçüncü" öğretmeni de benden kısa süre önce işi bırakmıştı. Her sabah ders başlamadan önce sohbet ettiğim "isminde r harfi olan miniğim" ise bu yandaki sıranın en sonundaydı. Onunla konuşmak istiyor fakat bir türlü dikkatini çekemiyordum. Sonra birden müdür mikrofonu elinde aldığı sırada arkasına döndü. Göz göze geldik...

    Haftada birkaç kez miniğimle sınıfımda sohbet ediyorduk. Babası işe erken başladığı için miniği okula diğer çocuklardan önce getiriyordu; ben ise öğretmenliğe yeni başlamamın hevesiyle diğer öğretmenlerden yaklaşık bir saat önce okula geliyordum. Sınıfımda akıllı tahtadan klasik eserler çalıyor, etkinlik kağıtlarımı hazırlıyor, yoklama defterini dolduruyor, sıraları ve yerleri temizliyordum. Miniğim ise sınıfında yalnız başına oturmaktan çok sıkılıyor, yanıma geliyor ve bana kendinden bahsediyordu. Ben ise onu büyük bir heyecanla sanki en yakın dostuymuş gibi dinliyordum. Konuşuyor, konuşuyor ve benim öğrencilerim geldiği sırada sanki aramızdaki büyünün bozulmamasını istercesine usul usul kendi sınıfına gidiyordu. "R" harfini söyleyemediği için "ayıya da arıya da "ayı" dediğinden bahsediyor, pamuk gibi elleriyle ağzını gülerken gizlemeye çalışıyor ve çalışma kağıtlarımı inceliyordu. Annesinden, annesinin hemşire oluşundan,  okuldan sonra onun iş yerine gittiğinden, babasının memleketinden, derslerinden, harfleri nasıl kolayca birleştirebildiğinden söz ediyor ve tüm bunlardan söz ederken parlayan gözleriyle "Biliyor musun, biliyor musun?" diyerek konular arasında neşeli geçişler yapıyordu.

    "Ben işi bırakıyorum." dedim. "Zaten herkes gidiyor." dedi. Hiçbir şey diyemedim. Önüne döndü ve müdürü dinlemeye koyuldu. Bu tatlı miniği o gün son görüşüm oldu. Bana söylediği  cümleyi yıllardır unutamadım. Çok öfkeliydi. Biraz da olsa onun ruhuna dokunabilmiş ama yetişkin bencilliği ile onun ruhunu zedelemiştim. Şüphesiz bu sadece benim suçum değildi ama nasıl olur da onun minik kalbinde yer edinebilmişken onu bir anda bırakıp gidiyordum. Bunu yapmaya hakkım var mıydı?..

    Peki, kendi öğrencilerimle neler yaptım:

  • Her öğrencimin kendine ait bir kumbarası vardı. Bu kumbaraların içine dersteki katılımlara göre gülen yüz ve ağlayan yüz atıyorduk. Üç ağlayan yüzün bir gülen yüzü götüreceğini söyledim sene başında, ve en fazla gülen yüz toplayan 10 kişiye hediye vereceğimi de.
          
            Tuana adına iki adet, diğer dokuz öğrenci adına da birer adet ağaç Tema Vakfı'na bağışladık.
  • Padişahın Ebrusu kitabını okuduk ve sınıfta ebru yaptık.

  • Rahmi Koç Müzesi'ni ziyaret ettik.

  • Yazma yaparken Beethoven, Mozart, Bach, Chopin, Yann Tiersen, Ludovico Einaudi vb. dinledik.
  • Sınıfımızı ellerimizle süsledik.
  • 23 Nisan için zumba dansı hazırladık. (Ama olmadı.)
  • Kelime Kumbarası yaptık.
  • Orhan Veli'nin Kuşçu Amca şiirini ezberledik.
  • Alma, Pip, Coconul, Patrouille, Molly vb. kısa filmlerini izledik.
  • Shel Silverstein'in,  Leo Lionni'nin kitaplarını okuduk, onların esrarengiz dünyalarını tanıdık.
  • Harika fotoğraflar biriktirdik.


  • Ve en önemlisi okuma- yazma öğrendik.



Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar