İÇİNDEN TRAMVAY GEÇEN AŞK

 İÇİNDEN TRAMVAY GEÇEN AŞK




    "Benim hikâyelerim vardır, şiirlerim vardır; bir de sen. Sana aşkı tattıramam belki ama anlatabilirim. Benim seninle konuşmaya cesaretim yok. Sen bir hayalsin. Sen yanı başımda duran, hiç kaybolmayan; dokunamadığım, koklayamadığım, sarılamadığım bir hayalsin. Benim seninle konuşmaya cesaretim yok, yalnızca seni hatırlamaya cesaretim var."

    "Hatırla o zaman."

    "Seni hatırlamamı mı istiyorsun?

    "Evet."

    "Yani hiç olmayacakmışsın gibi seni hatırlamamı?"

    "Evet, hiç olmayacakmışım gibi beni hatırlamanı istiyorum."

    "Ama bu... Ama bu bana haksızlık değil mi?"

    "İstersen gidebilirim."

    "Dur!.. İnsan hiç hatıralarından kopabilir mi? Dur! Lütfen, gitme."

    " O zaman..."

    "Hatıralarım olmadan yaşayamam ki ben. Hatıralarımın hayallerimle öyle kuvvetli bir bağı var ki!"

    "Ama işte Serkan, gerçekler..."

    "Gerçekler mi? Ben gerçek nedir bilmem ki." 

    "Gerçek benim."

    "Sen misin? Yani sen gerçek misin?"

    "Evet, gerçeğim."

    "Gerçeksin, yanımdasın ve seni hatırlamamı istiyorsun. Tuhaf."

    "Evet, tuhaf. Ama işte gerçekler tuhaftır."

    " Ben sıradan bir gerçek istiyorum. Tuhaf olmayan, herkesin yaşadığı, her gün yüzlercesine şahit olduğumuz sıradan bir gerçek istiyorum."

    "Sıradan mı? Ah Serkan! Tuhaf olan sensin... Hayaller diyordun. Hayallerin hatıralarla bağı falan. Sen sıradan bir gerçek mi hayal etmiştin?"

    "Ben..."

    "Sıradan bir gerçek, sıradan bir hayat."

    "Ben bir çocuk..."

    "Çocuk mu? Güldürme beni. Sen bir çocuğa babalık yapacak bir adam mısın?"

    "Kız olsun istemiştim sadece."

    " Kız mı? He bir de kız. Ne güzel bir hayal. Bir kız çocuğu, sıcak bir yuva, pembe panjurlu ev... Eşinin iş yerine çiçek göndermeler, televizyonun başında uyuklamalar, kızının ödevleriyle uğraşmalar, yıl sonu müsamereleri, yıl dönümleri, bayramlar, arada sürtüşmeler, küsmeler, barışmalar..."

    "Tüm bunlar..."

    "Tüm bunlar ne? Tüm bunlar saçmalık değil mi, saçmalık?"

    "Yok. Aslında..."

    "Peki. Diyelim ki sen bunları yapacak adamsın. Ya ben? Ben bunların kadını mıyım, bana bunları mı layık görüyorsun?"

    " Benim bir dünyam var ve bu dünyada yalnızca sen varsın."

    "Çoğu erkek söyler bunu. Kafalarında bir dünya yaratırlar ve sevdiğini söyledikleri kadınları bu dünyaya hapsederler. Benim hayatım yüz metrekarelik bir evden ibaret değil."

    "İnsan sevdiği için her şeye katlanır ama."

    "Katlanır tabii."

    "O zaman..."

    "O zaman ben seni sevmiyorum... Bana dön. Çocuk gibi davranma... Sana bir şey diyeceğim. Bana bakar mısın?"

    "Söyle."

    "Kızının gözlerinde mutsuz bir anne görmek ister misin?.. Cevap yok. Aferin!.. Sen bu sorunun cevabını çok iyi biliyorsun... Bana dön ve ağlamayı kes lütfen."

    "Evet, biliyorum. Hem de çok iyi biliyorum."

    "Ee o zaman?"

    " O zamanı şu. Şimdi bu tramvay bizi kimsenin olmadığı bir yere götürecek ve biz seninle burada üç kişilik muhteşem bir hayat kuracağız."

    "Ha ha ha. Ee be adam sen delisin."

    "Deliyim. Hem de zır deliyim."

    "Akbille mi gideceğiz, bu kimsenin olmadığı, üç kişilik hayat kuracağımız yere?

    "Sen geç dalganı. Zaten hep dalga. İşin gücün dalga geçmek."

    "İşim gücüm budur benim. Gökyüzünü boyarım maviye hepiniz uykudayken..."

    "Geç sen dalganı, geç. Bir gün hayatın gerçekleriyle karşılaşacaksın ve o gün aklına yalnızca ben geleceğim."

    "Serkan!.. Gerçek benim, ben. Bak! Dokunabiliyorsun bana, koklayabiliyorsun beni. Gerçek benim. Asıl gerçek olmayan sensin."

    "Sana olan aşkımı anlatsam saatlerce dinlersin ama."

    "Dinlerim tabii. Ben o aşkın sebebiyim."

    "Aşkıma inanıyorsun yani?"

    "İnanıyorum diye karşılık vermem mi lazım?"

    "Hayır tabii. Haklısın."

    "Haklıyım."

    "Haklısın. Bir şey demedik."

    "Serkan?"

    "Efendim?"

    "Bana dediklerini düşünüyorum bazen. Beni senin gibi başka birisi sevmez herhalde."

    "Başka biri sevsin isterdin. Senin sevdiğin birisi."

    "Hiç çekemem kıskançlığını. Yorma beni, lütfen."

    "Ben de senin dediklerini düşünüyorum. Bazen değil ama genelde."

    "Ne mesela?"

    "Seni öperken kendimi düşünemiyorum, demiştin."

    "Ha ha ha... Doğru demişim."

    "Komik mi  bu?

    "Ee komik... Bak sen de gülüyorsun."

    "Ben sinirden gülüyorum."

    "Sinir var, kıskançlık var. Ee senden olmaz ki be adam. Sonra kızıyorsun."

    "Olmaz değil mi? Haklısın... Ben hiç anlamıyorum bu işlerden."

    "Anlamak da gerekmiyor zaten."

    "Nasıl yani?"

    "Yani şöyle. Eksik bir parçanı bulmak gibi düşün. Bir şekilde karşılaşıyorsun onunla ve tamamlanıyorsun. Ama ben senin eksik parçan değilim."

    "Buna sen mi karar veriyorsun?"

    "Evet."

    "Peki ya öyle değilse, yanlış karar veriyorsan?"

    "Eğer yanlış karar verirsem ben de eksik kalırım. İki eksik parça tamamlanamadan ölüp gideriz."

    "Bu seni mutsuz etmez mi?"

    "Bilmem, etmez herhalde."

    "Sen benim eksik parçamsın."

    "Öyle mi dersin?"

    "Öyle."

    "Sen şimdi şiir de yazarsın böyle. Sen benim eksik parçamsın falan."

    "Yazarım ama sen sevmezsin... Şiir sevmezsin, çiçek sevmezsin, yüzük sevmezsin. Sen nasıl kadınsın be kadın!"

    "Ha ha... Ben o biçim bir kadınım."

    "Bizim senle durumumuz nasıl biliyor musun?"

    "Nasıl?"

    "Senin evinde musluk bozulmuş, benim ise içimi su basmış."

    "Ha ha ha... Ateş falan deseydin daha etkileyici olurdu sanki."

    "Ha ha ha... Tamam bir dahakine öyle derim."

    "Serkan?"

    "Efendim canım?"

    "Ben seninle gülmeyi özledim."

    "Ben de özledim."

    "Hep böyle gülsek olmaz mı?"

    "Olur elbet, neden olmasın."

    "Beni unutma hiç."

    "Hiç unutmam, hiç."

    28 Şubat 2021


Yorumlar

Popüler Yayınlar